İnsanlar, gezip görmek ve keşfetmek için farklı yollar arar. Ancak birçok kişi için seyahat etmek, maddi olarak zorlayıcı bir faaliyettir. Her şeyin ötesinde, yabancı ülkeleri görmek ve diğer kültürleri tanımak, tüm bu engellerin üstesinden gelmeyi gerektirir. İşte bu noktada Şırnaklı bir çiftin hikayesi, hem ilham verici hem de sıra dışı bir yolculuğun kapılarını aralıyor. 16 yılda 6 kıtada 40 ülkeyi dolaşan bu çift, sıradan bir hayatın ötesine geçerek gezmeyi, dostlukları ve farklı kültürleri tanımayı kendilerine amaç edindi. Temel bir sorunun cevabı olarak, bu çift özveri ve yaratıcılıkla 'ineklerden gezi masraflarını nasıl çıkardıklarını' anlatıyor.
Şırnak'ın semalarında doğan Melih ve Fatma, çocukluklarından beri birbirlerine aşık olmuşlar ve hayatlarını bir araya getirme kararı almışlardı. Ancak, evlilikten sonra karşılaştıkları maddi sorunlar, onları farklı bir yolculuğa teşvik etti. Melih ve Fatma'nın gezileri, ilk olarak yerel hayvan pazarı ile başlamıştı. İnekleri satıp elde ettikleri gelirle, dünyanın farklı coğrafyalarını keşfetmeyi planladılar. İnekleri yalnızca hayvanlar olarak değil, aynı zamanda gezi masraflarını karşılamak ve seyahatlerini finanse etmek için birer yatırım aracı olarak gördüler.
Çift, ilk olarak komşu il olan Hakkâri’nin doğal güzelliklerini keşfetmek için yola çıktılar. İnek satışından elde ettikleri gelirle, şehri ve çevresini gezip dolaştılar. O günlerde, düşük maliyetlerle seyahat etmenin yollarını arayan çift, buldukları tüm fırsatları değerlendirmeye karar verdiler. Hakkâri’nin ardından, 16 yıl sürecek bir yolculuğun kapılarını aralamış oldular. Bu süreçte birçok ülkeyi gezmeyi hayal ederek, hayallerinin peşinden koşmaya başladılar. Her iki kısımdan (sürekli olarak seyahat etme isteği ve maddi destek) motivasyonları yüksek oldu.
Güney Amerika, Afrika, Asya, Avrupa, Avustralya ve Kuzey Amerika... Melih ve Fatma, her kıtada farklı kültürlerle tanışmanın yanı sıra, birçok insanla arkadaşlıklar kurarak deneyim kazandılar. Seyahatleri sırasında, yerel halkla iç içe olmaya çalıştılar. İnsani ilişkiler ve sosyal paylaşım, onların gerçekleştirdikleri gezilerin en önemli parçalarından biri haline geldi.
Çift, ilk kez Brezilya’ya gittiğinde, canlı müzik ve dans kültürü ile derin bir bağ kurdu. Bu deneyim, onları sadece gezgin olarak değil, aynı zamanda birer kültürel elçi haline getirdi. Yerel festivallere katılarak, ülkenin geleneklerini ve zevklerini içselleştirdiler. Kültürel paylaşım yalnızca eğlenmek değil, aynı zamanda diğer insanlarla anlamlı bağlantılar kurmak için de bir fırsat sundu. Melih ve Fatma, geçirdikleri her anı belgelemeyi unutmadan, birbirlerine olan bağlılıklarını artırarak kültürel deneyimlerini çoğalttı.
Şırnaklı çift, bu yolculuklarında toplulukların nasıl çalıştığını, farklı yaşam tarzlarını ve insan psikolojisinin derinliklerini gözlemleme fırsatı buldu. Gittikleri her ülkede, insana dair farklı hikayeler dinlediler ve bunları kendi hikayeleriyle harmanlayarak anlatmaya başladılar. Unutulmaz anılar biriktirerek, kendilerini sadece gezgin değil, aynı zamanda insan hikayeleri anlatıcıları olarak da tanıttılar. Gezi masraflarını karşılamak için oluşturdukları bir YouTube kanalı ile deneyimlerini ve maceralarını daha geniş kitlelere ulaştırmayı başardılar.
Özetlemek gerekirse, Melih ve Fatma’nın yolculuğu, sadece bir dünya turu değil, aynı zamanda kazanımlar ve deneyimlerle dolu bir seyahat hikayesi. Şırnak'ın yeşil doğasından başlayıp, dünya üzerindeki farklı kültürleri keşfederek, kendi yolculuklarını evrensel bir mesaja dönüştürmeyi başardılar. İneklerden kazandıkları bireysel ve maddi destekle oluşturdukları bu hikaye, sadece seyahatin getirdiği güzellikleri değil, aynı zamanda hayatı değerli kılan insan ilişkilerini ve deneyimleri de gözler önüne seriyor. Şırnaklı çiftin cesareti, birçok insana ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak, Melih ve Fatma'nın hikayesi, bize hayatın sunduğu zorlukları aşıp hayattan neşe ve keyif almanın yollarını gösteriyor. İneklerden gelen destekle başlayan bu serüven, herkese hayallerinin peşinden koşmanın ve sınırlarını zorlamanın önemini hatırlatıyor. Hayat, keşfetmek için bir fırsattır ve bazen en basit şeylerden büyük maceralar doğar.