Son yılların en ciddi insani krizlerinden birine sahne olan Gazze, çatışma ve acı dolu anlarla yeniden dünya gündemine geldi. Bu zor zamanlarda, sadece etkileyici görüntüler çekmekle kalmayıp, yaptığı haberlerle insanlık halini, acısını, savaşın dehşetini dünyaya duyuran foto muhabir Fatma, ölümüne rağmen ardında bir tanıklık bıraktı. "Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun" diyerek savaşın soğuk yüzünü cesurca sergileyen Fatma, yaşamı boyunca savaşın döngüsünü belgeleyen bir isim olarak hafızalara kazındı.
Fatma, genç yaşına rağmen savaşın iki yüzü arasında bir köprü kuran ve gerçeği dünyaya aktaran bir gazeteciydi. Gazze'de doğup büyüyen Fatma, hayatının her döneminde çatışmaların ve insani trajedilerin gölgesinde kaldı. Ailesinin yaşamış olduğu zorluklar, onu bu mesleği seçmeye yönlendiren en büyük etkenlerden biri oldu. Eğitimine büyük bir azimle devam eden Fatma, üniversitede fotoğrafçılık ve gazetecilik eğitimi aldı. Bu süreçte edindiği bilgi ve deneyimlerle, bir foto muhabiri olarak insanlık onurunu korumak adına yola koyuldu. Gazze’deki çatışma alanlarında çektiği etkileyici fotoğraflarla, her bir karede the göz ardı edilemeyecek acıları, kayıpları ve direniş hikayelerini belgeledi.
Fatma, sadece bir görüntü yakalamaktan öte geçerek, insan hikayelerine odaklandı. Çatışmanın gerçek yüzünü anlattığı belgeler, yerel halkın ve savaşın kurbanlarının sesini duyurmayı sağladı. O, her fotoğrafında bir destanı, bir hikayeyi, bir umut ışığını saklıyordu. Gazze’nin sıkışık sokaklarında qanlı çatışmalar, bombaların patlaması, insanların haykırışları arasında kaybolan notlar bıraktı; onları hiçbir zaman unutturmamak amacıyla bir araya topladı. “Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun” derken, hem bir dava arkadaşına hem de insanlığa seslenmişti. Bu sözlerinde cesaret ve umut arayan bir topluluğun özlemi yatıyordu. Gazze’deki insanları korumak için savaşanlar arasında yer alan Fatma, kendi hayatını riske atarak, basın özgürlüğü için mücadele etti ve bu savaşta meşru bir özne oldu.
Fatma’nın hikayesi, yalnızca bir gazetecinin yaşamı değil, aynı zamanda savaşın acımasız yüzüyle yüzleşen milyonlarca insanın yaşadığı gerçeklerin bir yansımasıdır. Gazze, gün geçtikçe daha da zor bir yaşam mücadelesine sahne olurken, onun intiharı, medyanın ve insani eylemlerin önemini bir kez daha gündeme getirdi. Fatma, yitip gidenlerin sesini duyurmanın ne denli önemli olduğuna dikkat çekti. Onun anlatısı, bizleri savaştan uzak tutmak için ne gibi adımlar atmamız gerektiği konusunda düşündürmekte. Savaşların gerisinde bıraktığı travmalar, hayaletler ve izler, anılardan silinmeden hatırlanmalıdır. Fatma’nın gün ışığına çıkardığı gerçekler, değişmesi gereken bir dünya için çığlık atmayı ve eyleme geçmeyi talep ediyor.
Sonuç olarak, Fatma’nın hikaysı sadece bir acı kaybın ötesinde, aynı zamanda savaş muhalefetinin ve insanlık duruşunun simgesi olmuştur. "Öleceksem gürültülü bir ölüm olsun" ifadesi, cesaretin, mücadele ruhunun ve belleklerin yaşatılması gerektiğinin tanığıdır. Gazze'nin sokakları artık bir başka gözle, Fatma'nın mirasıyla dolup taşıyor. Her bir fotoğraf karesi, onun ruhunu yaşatacak ve gelecekteki kuşaklara aktaracaktır. Gazze, Fatma’nın ardında bıraktığı tanıklıkla, savaşın gerçek yüzünü unutma şansını bir daha sunmayacaktır.