Son yıllarda, dünya genelinde doğum oranlarının düştüğü gözlemleniyor. Ancak bazı ülkeler bu durumu daha belirgin bir şekilde yaşıyor. Özellikle, İtalya Avrupa'nın en düşük doğum oranına sahip ülkesi olarak öne çıkıyor. İtalya’daki doğum oranı 2022'de yalnızca 1.24 çocukla ölçülürken, bu durum ülkenin demografik yapısını ve gelecekteki sosyoekonomik dengesini tehdit eder hale gelmiştir. Peki, İtalyanlar neden ebeveynlikten bu denli uzaklaşıyor? Bu makalede, düşük doğum oranlarının ardındaki toplumsal ve ekonomik dinamikleri inceleyeceğiz.
İtalya, ekonomik krizler ve yüksek işsizlik oranları ile mücadele eden bir ülkedir. Genç nüfusun büyük bir kısmı, iş bulamadıkları için aile kurma fikrini ertelemektedir. Ekonomik belirsizlik, geleceğe dair kaygıları artırmakta ve birçok genç, maddi durumlarını düzeltmeden çocuk sahibi olmanın sorumluluğunu almak istememektedir. Ayrıca, ev fiyatlarının yüksekliği ve kira bedellerinin artması, genç çiftlerin bağımsız bir hayat kurmalarını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, birçok İtalyan çift, çocuk sahibi olmayı ikinci plana atarak, öncelikle kariyerlerine odaklanmayı tercih etmektedir.
İtalya’da geleneksel aile yapısı ve değerleri, son yıllarda önemli ölçüde değişim göstermiştir. Modern hayatın getirdiği yenilikler ve kadınların iş gücüne katılımının artması, aile yapısını etkilemiştir. Kadınlar artık sadece ev hanımı olma kimliğinden sıyrılarak, kariyer hedeflerine odaklanıyorlar. Bu durum, çocuk sahibi olmanın ertelenmesine veya tamamen göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Ayrıca, bireysellik ve kişisel özgürlük arayışının artması, İtalyan toplumunda ebeveynliğe yönelik geleneksel beklentilerin azalmasına katkı sağlamıştır. Gençler, ilk olarak kendilerine yatırım yapmayı ve kişisel başarı peşinde koşmayı tercih ediyor.
Düşük doğum oranları, yalnızca ekonomik ve sosyal meselelerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda sağlık politikaları ve devlet destekleri ile de ilişkilidir. Hükümetin aileleri destekleyen politikalarının yetersizliği, çocuk sahibi olmayı çekici kılmıyor. Çocuk bakım hizmetlerinin azlığı ve maliyetlerinin yüksekliği, ebeveynlik kararını olumsuz etkileyen önemli etkenler arasında yer alıyor. Yetersiz çocuk bakımı ve kreş imkânı, ebeveynlik için gerekli olan desteği sunmadığı için birçok çiftin çocuk sahibi olma kararında geri adım atmalarına sebep oluyor.
Diğer taraftan, İtalya'nın sosyal politikaları genellikle ailenin ve çocukların korunmasına odaklansa da, bu desteklerin etkinliği ve ulaşılabilirliği sorgulanıyor. Çocuk sahibi olmak isteyen aileler, yüksek sosyal güvenlik primleri ve verdiği desteklerin yetersiz olması sebebiyle yıpranmaktadır. Bu nedenle birçok çift, çocuk sahibi olmanın getireceği maddi yükümlülüklere katlanmaktansa, bu kararı ertelemeyi tercih ediyor.
Sonuç olarak, İtalya'nın en düşük doğum oranına sahip ülkeler arasında yer alması, karmaşık bir sosyal ve ekonomik tabloyu yansıtmaktadır. Ebeveynliğin ertelenmesine veya tamamıyla göz ardı edilmesine neden olan faktörler arasında ekonomik kaygılar, toplumsal normlardaki değişimler ve yetersiz destek mekanizmaları yer alıyor. İlerleyen yıllarda bu durumun nasıl bir evrim geçireceği ve ülkede doğum oranlarının artırılması için hangi önlemlerin alınacağı merak konusudur. İtalya'nın gözden kaçırılmaması gereken bu demografik krizi, diğer ülkeler için de bir uyarı niteliği taşımaktadır. Bu sebeple, ebeveynlik tercihleri üzerinde yapılan araştırmalar ve sosyal politikaların gözden geçirilmesi, İtalya gibi düşük doğum oranına sahip ülkelerin geleceği için büyük bir önem taşımaktadır.