Son dönemde dünya siyasetinde önemli değişiklikler yaşanırken, Avrupa liderleri, ABD eski Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in politikalarına karşı tepkilerini dile getiriyor. Bu iki liderin -özellikle son dönemdeki söylemleri ve eylemleri- uluslararası ilişkilerde gerilimi artırdığına dair endişeler, Avrupa'daki siyasi arenada giderek daha fazla yankı buluyor. Peki, Avrupa'nın önde gelen liderleri Trump ve Putin’in politikalarına nasıl yanıt veriyor? Bu yazımızda, Avrupa'nın bu iki liderle ilgili eleştirilerini ve bu eleştirilerin arka planını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Trump'ın 2016'daki seçim zaferinin ardından, Amerikan dış politikası birçok açıdan sarsılmıştı. NATO'ya olan destek, müttefik ülkelerle ilişkiler ve ticaret politikaları gibi alanlarda Trump'ın uyguladığı 'Amerika Önce' politikası, Avrupa'nın güvenlik yapısını tehdit eder hale geldi. Özellikle NATO üyeliği konusunda ortaya koyduğu şüpheci yaklaşım, Avrupa'daki birçok liderin güvenlik endişelerini artırdı. Trump'ın son dönemde yaptığı açıklamalar, Avrupa'daki pek çok ülkede 'birlikten kopma' riskinin altını çiziyor.
Putin ise, Rusya'nın uluslararası arenadaki askeri faaliyetlerini artırarak, doğu ve batı arasındaki gerginliği tırmandırdı. Özellikle Ukrayna, Gürcistan ve Suriye gibi kriz bölgelerinde Rus müdahaleleri, Avrupa’nın güvenliğine doğrudan tehdit oluşturdu. Avrupa liderleri, Putin’in bu hareketlerini kınayarak, ortak bir savunma stratejisi geliştirilmesinin önemini vurguladı. Bu noktada, hem Trump hem de Putin’in uygulamaları, Avrupa’nın politik tutumunu etkilemiş durumda.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Trump’ın ve Putin’in stratejilerini eleştirerek, Avrupa'nın kendi çıkarlarını korumak için daha bağımsız bir yol izlemesi gerektiğini savundu. Macron, “Avrupa, yalnızca ABD’ye veya Rusya’ya bağımlı olmamalıdır. Kendi savunmamızı sağlamalı ve uluslararası arenada daha etkili bir rol oynamalıyız” ifadelerini kullandı. Bu bağlamda, Avrupa Birliği'nin askeri işbirliklerini geliştirmesi gerektiği vurgulanıyor.
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz da, Trump ve Putin’in politikalarının Avrupa'daki birlik ve dayanışmayı tehdit ettiğini dile getirdi. Scholz, “Varlığımızı tehdit eden faktörler karşısında birleşik bir Avrupa’ya ihtiyacımız var” diyerek, Merkel dönemindeki politikaların sürdürüleceği sinyalini verdi. Ayrıca, Avrupa'nın enerji bağımsızlığını artırmak ve Rusya'nın enerji kaynaklarına olan bağımlılığını azaltmak için yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmanın önemine dikkat çekildi.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Avrupa'nın jeopolitik stratejilerinin gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek, “Geleceğinizi başkalarının inisiyatifine bırakmamalısınız. Kendi güvenliğimizi sağlamalıyız” diyerek, bu konudaki aciliyeti vurguladı. Meloni, Avrupa’nın kendi güvenlik yapısını güçlendirmek ve ortak bir dış politika geliştirmek adına atılması gereken adımlara da değindi.
Sonuç olarak, Trump ve Putin’in dünya siyasetindeki etkilerine dair Avrupa'nın tepkileri giderek sertleşiyor. Avrupa liderleri, bu iki önemli figürün politikalarının birlikte yaşama iradesini zedelediğini düşünüyor. Ortak bir çözüm bulmak adına politikalarını gözden geçirmeye, bağımsız ve dayanıklı bir Avrupa inşa etmeye yöneliyorlar. Avrupa'nın bu konudaki kararlılığı, gelecekte uluslararası ilişkilerin seyrini belirleyebilir ve Trump ile Putin’in etkilerini sınırlama potansiyeli barındırıyor. Ülkelerin bu süreçte nasıl bir yol izleyeceği ise merakla bekleniyor.