Son günlerde uluslararası ilişkilerde önemli bir gündem maddesi haline gelen ABD-Iran görüşmeleri, tarafların ön koşulsuz müzakerelere yönelik istekliliği ile yeniden gündeme geldi. İran Dışişleri Bakanlığı, ABD ile olan müzakerelerde ikinci tur görüşmelerinin İtalya’nın başkenti Roma’da gerçekleştirileceğini doğruladı. Bu gelişme, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için atılan adımlar arasında önemli bir yer tutuyor.
İran, uluslararası alandaki diplomatik ilişkilerini güçlendirme amacıyla son günlerde Amerika Birleşik Devletleri ile müzakere süreçlerini hızlandırdı. 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma sonrası yaşanan gerilimlerin ardından taraflar arasındaki ilişkiler, Donald Trump döneminde büyük bir çıkmaza girmişti. Trump, 2018 yılında ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle İran’a yönelik ağır ekonomik ambargolar uygulamış, bu da İran ekonomisini ciddi şekilde etkilemiştir. İran, Washington ile gerçekleştirdiği görüşmelere yeniden ivme kazandırmak amacıyla Roma'da yapılacak olan ikinci tur görüşmelerine büyük bir önem veriyor. Halkın ve uluslararası toplumun gözleri ise bu görüşmelerde atılacak adımlara çevrildi.
Uzmanlar, ABD ve İran arasındaki bu durumun yalnızca iki ülke için değil, aynı zamanda tüm Orta Doğu için kritik bir önem taşıdığına dikkat çekiyor. Roma’daki görüşmelerin başarılı geçmesi, İran'ın nükleere erişimini daha da sınırlayan yeni anlaşmaların kapısını aralayabilir. Diğer yandan, müzakerelerin olumsuz sonuçlanması durumunda, Orta Doğu'da gerginliğin artabileceği ve yeni bir krizin patlak verebileceği endişeleri de var. Hem İran hükümeti hem de ABD yönetimi, bu tür olumsuz senaryolardan kaçınmak adına görüşmelerin yapıcı ve sonuç odaklı olmasına odaklanmaya çalışıyor.
Uzmanlara göre, İran’ın Roma’daki görüşmelere karşı verdiği olumlu yanıt, hem nükleer müzakerelerin ilerletilmesi hem de ikili ilişkilerin yeniden şekillendirilmesi açısından önemli bir fırsat. Ancak, görüşmelerin içeriği ve ön koşulları konusunda tarafların belirleyeceği tutum da belirleyici olacak. Bu süreçte, İran’ın kendi ulusal çıkarlarını koruma konusundaki kararlılığının yanı sıra, ABD’nin de nasıl bir yaklaşım sergileyeceği merak konusu. Gözler, Roma’ya çevrilmişken, uluslararası kamuoyu da süreci yakından takip ediyor.
Son olarak, müzakerelerde yer alacak olan diplomatların geçmiş deneyimleri ve bu süreçteki pazarlık becerileri, görüşmelerin seyrini büyük ölçüde etkileyecektir. ABD ve İran yönetimlerinin bu tarihsel anı nasıl değerlendireceği, bölgede kalıcı barış için önemli bir adım olur mu sorusu ise hala yanıt bekliyor. Roma’da atılacak adımlar, hem iki ülke hem de uluslararası güvenlik açısından kritik bir dönüş noktasını temsil ediyor. Bu nedenle, gözler Roma'da gerçekleşecek görüşmelere odaklanmış durumda.